İyi bilimkurgu iyi edebiyattır. Bilimkurgu lazer tabancalı delikanlıların metal sütyenli kızları kurtardıkları "ucuz" uzay filmlerinden ibaret değildir. Theodor Sturgeon
İyi Bilimkurguya...
Sunday, July 17, 2005
Bilimkurgu ve İmkanları
"The branch of fiction that deals with the possible effects of an altered technology or social system on mankind in an imagined future, an altered present, or an alternative past."
“(Bilimkurgu) hayal edilen gelecekte, değiştirilmiş şimdiki zamanda veya alternatif bir geçmişte değişen teknolojinin veya sosyal sitemin insanlık üzerine olası etkileri ile ilgilenen kurgu dalıdır.”
Barry M. Malzberg (1981)
Birçok insan hala bilimkurgunun işe yaramaz, değerlendirmeye değmez bir kaçış edebiyatı olduğunu düşünüyor. Doğru, bazı bilimkurgu eserleri sadece vakit geçirmek veya eğlendirmek için yazılmış olabilir ama hepsi değil. Özellikle bilimkurgunun kaşıç edebiyatı olduğunu söyleyenlere JRR Tolkien’in fantazi edebiyatı için kullandığı cevap verilebilir: Bir hapishanede dört duvar arasında yaşayan bir mahkumun kaçmayı düşünmesinin nesi kötüdür.Bununla beraber iyi bilimkurgu eserleri, okuyucusunu düşündürür, “eğer şöyle olursa veya olsa veya olsaydı” sorularının cevaplarını merak ettirir ve dünyamıza yeni bir bakış açısından bakmasını sağlar. Bu iyi bilimkurgu eserlerini zamanının en iyi edebiyatının içine sokar.
En iyi bilimkurgu eserlerinden bir kısmı toplumu uyarmak için yazılmıştır. Bunlar toplumda sağladıkları etkiyle sıklıkla normal edebiyat eserleri olarak sınıfına sokulurlar. 1984, Fahrenheit 451, A Clockwork Orange (Otomatik Portakal) ve Brave New World (Cesur Yeni Dünya) gibi romanlar hem bilimkurgu okurlarından hem de normal okurlardan aynı saygıyı görmüştür. Bu kitaplar geleceğin disütopik bir görüntüsünü ortaya koyarlar ve toplumu anlattıkları geleceğe karşı uyarmaya çalışırlar. Böyle disütopik bakış açısına sahip çok bilinmeyen başka bilimkurgu eserleri de vardır. Mesela, “Make room! Make room!” (Yer açın! Yer açın!) içinde 35 milyon aç insanın yaşadığı New York kentini anlatır. Amerikan toplumunun nüfusun fazla artmasına karşı gelişen korkusunu yansıtır. Bir diğer disütopik konu nükleeer kıyamettir. Canticle for Leibowitz’de Walter Miller nükleeer savaş sonrası gelişen toplumu tasvir etmiştir.
Yelpazenin diğer tarafında görüşlerinin ne kadar çekici olduğunu göstermek için ütopya kavramını kullanan yazarlar vardır. Edward Bellamy sosyalizmin ABD’de nasıl olacağını göstermek için (tabii, sosyalizm ABD’de düşman sayılmadan önce) Looking Backward’ı yazmıştır. Looking Backward’da geleceğe yolculuk eden yolcu, sınıf farklarını ortadan kaldıran 20. yüzyıl ABD’sının ne kadar mutlu olduğuna şahit olur (Yanlış tahmin!). Ütopyalar bilimkuguda bazı politik felsefeleri anlatmak için de kullanılmıştır. Robert Heinlien The Moon is a Harsh Mistress’de liberal bir toplumun nasıl işleyebileceğini göstermek istemiştir. Ursula K. Le Guin de anarşist bir ütopya yazmıştır. Henlein’in kapitalist ütopyası karşı, hiç kimsenin mülkiyet sahibi olmadığı bir anarşist toplum hakkında bir ütopya olan The Dispossessed’i (Mülksüzler) öne sürmüştür. “The Dispossessed” bir toplumun nasıl yürüyebileceği ve kusurlarını anlatmak için mükemmel bir örnektir.
Tabii ki, toplumla veya politik konularla ilgili bilimkurgu eserlerinin çoğu ne ütopya ne de disütopyadır. Sadece okurların içinde bulundukları toplum hakkında düşünmesini sağlamak için yazılmışlardır. Örneğin, Ursula K. Le Guin’in The Left Hand of Darkness toplum ve cinsiyeti konu alır. Neal Stevenson’un Zodiac, The Diamond Age ve Snow Crash romanları toplum hakkında bilimkurgunun bakış açısından çağdaş sorunları konu alır.
Bazen bir fikire saldırmanın en iyi yolu onunla karşı karşıya tartışmak değil onu insafsızca hicvetmek olmuştur. Bilimkurgunun anlatım için, sadece yazarın hayal gücüyle sınırlanabilen, neredeyse sınırsız olanak sağlaması sebebiyle, hiciv için mükemmel bir yoldur. Heinlein’in Farnham Freehold’u beyazların köle olduğu ve özgürlükleri için mücadele ettikleri bir geleceği anlatır. Anthony Burgress, Clockwise Orange’da suçlulara karşı uygulanan adaleti hicvederken kişisel özgürlüğü vurgular. Belki hicivlerin içinde en ünlüsü Gulliver’s Travels’dır. Şu anda bilimkurgu değil bir klasik gibi görünse de yazıldığında dünyanın tam keşfedilmemiş olduğu düşünüldüğünde o gün için bilimkurgudur.
Bilimkurgu moral değerlerin sınırlarını görmek için de kullanılmıştır. Orson Scott Card’ın eserleri çoğu kez tüm toplumun menfaatleri için bir kişinin kendini feda etmesinin gerekliliği üzerinedir. Örneğin, Ender’s Game’de insanlığın geleceği 6 yaşındaki bir çocuğun ellerindedir. Pastwatch: The Redemption of Christopher Columbus’da bir uygarlık kendinden sonra geleceklerin iyiliğini garanti altına almak için kendini yoleder. The Worthing Chronicle’da kendini feda etmeyi tekrar tekrar inceler ve sonunda kendini feda etmenin olmadığı bir insanlığın ilerlemisinin durup tıkanacağı sonucuna varır.
Sonuçta, bütün bu kitaplar bilimkurgunun sosyal ve politik konuları diğer edebiyat türleri için imkansız sayılabilecek yollarda ortaya koyabildiğini göstermektedir. Açıkça bilimkurgu sadece genç erkekler için yazılmış bir kaçış edebiyatı değildir. En azından bir kısmı önemli konularla uğraşan ve toplumu etkileyebilen ciddi bir edebiyattır.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment